Başarılı Kılıflar

Görsel

Profesyonel hayatımızda başarıya ulaşmak uğruna yıllarca başkalarının beklentilerini yerine getirebilmek için çabalıyoruz.

Kabul edelim, bu başkaları, aslında kendimiz dışında algıladığımız “dış etkenlerdir” Başarıya ulaştığımızda ödüllere de ulaşıyoruz; Para, statü, kazanılmış bir çevre ve yan imkanlar.

Güzel bir aşamadır bunlara sahip olmak, hele ki sahip olma dürtüsüyle yıllarımızı inandığımız yolda geçirmişsek. Peki ya dış dünyada var olabilmek için hedef edindiklerimizi gerçekleştirirken iç dünyamızda neler olup bitiyor?

 

Ben(Kişiliğim)

a) Başkalarının gözünden ben

b) Kendi gözümden ben

*

Geçtiğimiz günlerde, uluslar arası bir şirketten emekli olmak üzere olan deneyimli bir iş kadını olan Füsun ile bir araya geldik. Karşımda yaşını göstermeyen çok hoş ve bakımlı bir genç kadın oturuyordu.  Kırklı yaşlarının sonlarında, Füsun’un itibarı çarpıcıydı. Bununla birlikte, işine karşı tutkusu her halinden okunuyordu. Çok sık seyahat eden, kendisine bağlı iki yüz kişiyi yönettiğini belirten Füsun, sorumluluklarından bahsederken ailesine verdiği önemin de altını çiziyordu. Çocuklarını büyütene kadar bir “süper anne” gibi yaşadığını, bugün çocuklarının üniversitede başarıyla okuduklarını belirtiyordu. Eşi ile evliliklerini bitirdiklerini ama buna rağmen “iyi arkadaş” olarak görüştüklerini anlatıyordu.

Füsun, iş ve özel yaşamı hakkında anlattıklarının dışında kendisine yönelik olarak sorduğum ” şu an kendinizle ilgili hedefleriniz nedir” sorusu üzerine, bana sağlık sıkıntısını aşmak hedefinde olduğunu söylüyordu. Sakıncası yoksa ne olduğunu sorabilir miyim diye sorduğumda “panik atak” olduğunu öğreniyordum.  Füsun’u dinledikçe daha çok anlıyordum ki en büyük kaygısı , çoğunlukla “kendisinden bekleneni verememekten dolayı duyduğu derin endişe” idi.  Füsun, bu konu ile ilgili doktora gittiğini ve doktorun kendisine bir ilaç reçetesi yazdığını söylüyordu.

Emekli olmak darbeyi indirmişti, hayat bitiyordu….

Yıllar boyunca başarılı bir iş kadını olma rolünün yanı sıra bir “süper anne” ve “eş” olma rolünü de benimsemiş olan “sonuç odaklı” Füsun, kendisi dışındaki her şeye; ailesi, arkadaşları ve işine odaklanmaya alışmış olduğu için, bugün  kendinden başka odaklanacak bir şey bulamıyordu ancak, kendi kendine yabancı bir durumdaydı.

Oysa Füsun’un çevresindeki herkes onu olağanüstü bir kişi olarak tanıyor, tanımlıyor ve ödüllendiriyordu. Fakat o, sahnedeki bir oyuncudan bahsedermişlercesine dinliyordu. O, o değil sanki…

Anlaşılıyor ki, kendisini başkalarının gözünden görmeyi öyle kanıksamıştı ki kendisini kendi gözlerinden görmeyi unutmuştu. Emeklilik, çocukların büyümesi, eş ve ev ile ilgili beklentilerin azalması ile birlikte kendi kimliğini sorgulamaya başlamıştı. Buna bağlı olarak , “yalnızlık” ve ” kendini sorgulama”, “olduğundan farklı görünme” çabası yormuştu onu.  Yine de iyice çorbaya dönen kendi kendini yıpratma süreci antidepresan olmadan da atlatılabilirdi.. 

Bir profesyonel, bir eş ve bir anne olarak kendisinden beklenenleri “söylenmeden algılamaya” kusursuz biçimde alışmış olan Füsun, bu güne kadar kendisinden beklenen tüm hedeflerini başarıyla gerçekleştirmişti. Şimdi, dış uyaranlar ya da talepler azaldıkça kendini eskisi kadar önemli hissedememekteydi…

Kabul etmekte fayda var ki bu durumda Füsun istisna değil. Bugün bir çok profesyonel,  hem iş yaşamlarında hem de özel yaşamlarında şartlandıkları  “tamamlama” noktasına geldiklerinde benzer bir karmaşa ile karşılaşıyorlar. Asıl konu, bu güne kadar sahip oldukları dış motivasyonu kaybetmek ve tanımadıkları bir insanla-kendileriyle- karşılaşmak!

Bir işaret gelmeden, ziller ve çanlar çalmadan, ya da bir işin sonuna gelmeden anlasak “bu bize ait bir yaşam ve her parçasıyla bizim”  ve.. dış etkenler ile birlikte iç etken/dinamiklerimize odaklansak? 

Nedir bu “dış etkenler”

  • Aile, Arkadaşlar
  • Kariyer
  • Okul, yüksek öğrenim
  • Mevcut durum
  • Servet
  • Emlak ve Demirbaşlar
  • Siyaset
  • Sosyal olmak, başkalarının takip ettiklerini takip etmek
  • Internet ve sosyal medya, video oyunları, televizyon
  • Hizmet ve hayır kuruluşları, sosyal sorumluluk

Peki, bir de iç etken/dinamikler neler diye düşünelim:

  • Kendini tanımak ve bireysel amaçlar edinmek
  • Kendini olduğu gibi yansıtmak
  • Yaşamsal amaçlarını fark etmek, bütünleştirmek ve niyet etmek
  • Empati sağlamak, stresini yönetmek, başkalarını anlamak, kabul etmek ve çözüm sürecini desteklemek
  • Yaratıcılığa inanmak ve kendi yaratıcılık bilincini geliştirmek
  • Samimiyet
  • Esneklik
  • Sessizlik ve kendi kendini sakinleştirebilmek

Mesela…

Samimi ve canayakın görünen kişi belki de başkalarının işlerine maydanoz olarak algılanır

Soğuk ve mesafeli görünen kişi, belki de yaşadığı tecrübeler neticesinde “tedbirli” olmaya özen gösteriyordur

Yalnızlığından keyif alan bir insan, dışardan çok canayakın ve sıcak görünebilir

Başkalarına faydalı olmak, dışardan  hırs duygusuyla karıştırılabilir

Güçlü fikirlere sahip kişi, kendi özelinde küçük sorunlara çözüm bulamayabilir

…daha bir çok örnek…

Hiç birimiz “süper” değiliz, “mağlup” olmadığımız gibi… Yaşamın içinde her birimizin “güçlü” olduğu ve “olmadığı” alanlar var. Önemli olan, tüm bu alanlarla barışık “ben” duygusu yaratabilmek.

Başkaları bizi nasıl görüyorsa, öyle, nasılsak, başkalarına da aynı  davranabilmek! Ya olduğumuz gibi, ya da göründüğümüz gibi olabilmek.

Unutmayalım: süper güç olamayız…:) Bu sadece lastik donlu bir fantazi…

 

Başarılı Kılıflar” için bir yorum

  1. cok guzel yavrum , bizleri cok iyi anlamis ve yorumlamissin . hepsine katiliyorum. bizim kulturumuzde benine ozen gosteren bireyler bencil olarak algilanir …ama hayatin sonuc bolumunde
    kendinin eniyi arkadasi olmak insani gelisiguzel muhabbetlerden koruyor.

    Beğen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s