2022 Yarış sezonu açılıyor ve birinci etap başlıyor.
25.05.2022 Bu akşam kızımla İzmir’deyiz. Sabah erken kalkıp toplantılarımı yaptım, uzaktan çalışabildiğim için şanslıyım. Öğlene doğru hazırlandık, Ülkü Pist ‘e gittik. Motor yarışları bu pistte gerçekleşiyor. İzmir’in sanayi mahallesi olan Pınarbaşı’nda. Geçtiğimiz yıldan tanıdıklarımızla karşılaştık sonra antremanları izlemeye başladık. Kızım da antremana katılacaktı mekanikeri aynı gün gelebilseydi, kendini riske atmak istemedi. Yanı sıra İzmir’e gelmeden önce Uşak’ta çalıştığı antremanlar sırasında sol bileğini incitmişti, İzmir’deki antremanda mekanikeri olmadan düşmek istemiyordu. Biz de antremanı izledik. Kaşları çatılmıştı, aynı çocukluktaki “Özgür Bakışı” ve ben de önümüzdeki bir kaç gün yaşayacaklarımızı düşünüyordum. Yamaha sürüş akademisi eğitmeni Metehan hoca geldi yanımıza, o da İstanbul’dan yeni gelmişti. Sohbet ettik, kendisini çok severiz. Hep yaşam doludur.

İzmir’deki arkadaşı Yağmur bize doğru koşuyor, aman tanrım ne güzel bir arkadaşlık. Yağmur da R25 kullanıyormuş, antremanlar bitince hep birlikte pistte yürüyüş yaptık. Sekiz-dokuz kişiydik. Herkes heyecanlı. Aramızda yarışacak üç kişi vardı. Biri Yamaha Kadınlar Kupasında Ece, diğer ikisi ise erkekler grubunda yarışacak beyler, Antalya’dan. Ece herkesi tanıyor. Yürüyüş sırasında tanıştığım, engeli sebebiyle yarışlara katılamayan bir arkadaşı var Mehmet , tüm çabalarına rağmen engelli olduğu için onay alamayan bir genç o. Motor dünyasına tutkun, aynı zamanda bisikletçi.

Ben sağ kolum olmadan nasıl yaşarım, sağ elim olmadan nasıl yazarım, kaldı ki nasıl bisiklet kullanırım bilemiyorum, motoru zaten düşünemiyorum ama bu hayatta her şey mümkün eğer çok istiyorsan, inanıyorsan, bunu biliyorum.
Antremanlar başladı. Hava inanılmaz sıcak. Bugün nasıl geçecek bilemiyorum. Tiril tiril giyindim, başımda şapka, yüzümde 50 faktör, yedek şarj, sırt çantasında bilgisayar, soğutuculu çantada 20 şişe yarım litre su ve bir paket sigara var. İçmemem lazım biliyorum ama aldım işte. Ece padokta, hazırlanıyor, herkese selam verip gereksiz bir anaçlık ile çantada su var tamam mı diyerek kendime engel olamadan anladım ki Ece’nin bakışlarından benim kafeterya zamanım gelmiş. Anne rolünü benimsemekle ilgili bu, biliyorum ve insan edindiği rollerden kolay sıyrılamıyor. İyi, geçen seneden tecrübeliyim diyorum kendime, bir bakışta duygularımı kontrol etmeye alıştım ne de olsa. Araba da var bu sefer, ben çıktım deyip yürürken biliyorum kimse neden gidiyorsun demiyor…..
Kafeteryada oturdum, kamerayı ayarladım, antremandan enstanteneler çekeceğim. Piste çıktılar. Herkes aşırı yavaş kullanıyor. Anlayamadım. Meğer sabahları pisti bir toz tabakası sararmış. O kadar tozdan ne olacak canım diyorum. Kahve aldım. Hatta biraz da kulaklıklarımı takıp müzik dinlemek hiç fena olmayacak. Düşündüğüm gibi olmadı, işlerimi yapmak mümkün olmayacak, istemiyorum. Aklım pistte. Bir saate yakın zaman geçti, kısa aralarla değişik gruplar çıkıp çalışıyorlar. Öğle saatlerine yaklaşıyoruz. Sıcak bastırıyor. İkinci turuna çıkacak kızım, kamerayı başlattım. Padok çıkışından Egem virajına kadar güzel geldi, açılıyor. Yavaş yavaş hızlanmaya başladı. 5. viraja girerken birdenbire motor kaydı, Ece takla atıyor motorla birlikte aman tanrım. Fırladım koşuyorum. Piste koşamam Ece diskalifiye olur diye hatırladığımı hatırlıyorum. Yön değiştirip 4. kulübeye doğru koştuğumu ama yine piste atlayamayacağımı hatırladığımı hatırlıyorum. Nihayetinde 30 saniye geçti Ece yerden kalkmıyor. Hiçbir bayrak kalkmıyor. Hayat durdu. Ece yerde yatıyor. Kazanın olduğu kulübedeki hakem sarı bayrağı sallamaya başladı neyse ki. Ama kırmızı sallaması lazım! Delireceğim. Zıplayıp bağırmaya devam ediyorum etrafımdakiler de bağırıyorlar. Bir süre daha geçiyor sonsuz bir an bu delireceğim ve o mesafeyi iyi göremiyorum. Bir kol uzandı omzumdan, başını kaldırdı el ediyor hakeme dedi. Sakin olamıyorum ki. Kırmızı bayrak kalktı sonunda. Ambulans girdi piste. Zaten bileği incinmişti, kesin kırdı bir yerlerini, neredeyse bir dakika yerinden kalkmadı… Ambulansın kapısı açıldığında içeri dalamadım, Ece zıp diye dışarı çıktı seke seke. Ben de peşinden, ambulans görevlileri ile birlikte. Bir şeyim yok diyor. Tedavi yapıldı, sardılar sol bileğini, getirilen motorunu inceliyor ve içinden eminim binbir küfür sallıyor. Alışmam lazım, alışmam lazım, biliyorum, biliyorum… Debriyaj maneti kırılmış, çalıştırma düğmeleri haşat olmuş, teller fırlamış. Anlamadım sol kontroller devre dışı mı, tamir edilebilir mi, Performans Motors ne zaman gelecek, nasıl düzelecek her şey diye düşünüyorum? Ece, alet çantasını yanına alıp incelemeye başlıyor. Yağmur da yanında. Ben aletleri bulup veriyorum, Yağmur motorun altına yatmış inceliyor, Ece sol tarafla uğraşıyor. Motorun altından, sakal dedikleri grenajdan bir kova taş çıktı… Ece etrafındaki arkadaşlarına parça isimlerini soruyor o var mı bu var mı şu var mı, insanlar gelip gidiyorlar, birşeyler getiriyorlar, kızım başını kaldırmadan onarmaya çalışıyor motorunu. Görüntü sadece böyle değil, bunlar sadece anlattıklarım. Çünkü farkediyorum ki ciddi bir şekilde topallıyor aslında. o işlerle uğraşırken. Meğer sol ayak bileği çatlamış..

Antreman yaptığı günde hem sakatlandı hem de motorunu kendi başına tekrar antremana hazırladı. Bana sonra, sakin zamanda “anne, her yerim kırıldı zannettim. Motor kaydı altımdan ve motorla birlikte yuvarlandım. Sonra motorum üzerimde kaldı, kalkamıyorum, kaldıramıyorum, hakeme el ettim sonra, hakem kulübesini terk edemiyor, motoru üzerimden kaldırdım, ayağa kalkabildim. Ambulansa bindim, her yerim ağır geliyordu ama yarışırım haftasonu. ” Öğleden sonraki antremanlara girmeden motorunu onardı, düştüğü sırada ayağından fırlayan botunu koli bandıyla sardı. Film çekilmesi gerekiyor ama yarıştan sonra gidecekmişiz… Sadece beni değil kimseyi dinlemiyor. Sol ayağını rahat kullanamıyor, pozisyonunda sıkıntı yaşıyor, hiç düşmemesi lazım. Vazgeçmiyor. Belki de doğrusu bu, kendi acısını kendi biliyor, kendini yönetiyor. Ben olsam diye düşünemem, kolundan tutup hastaneye götüremem. Yanındayım, bunu biliyor. Umarım daha iyi olur.
Sakin ol- müdahale etme – duygularını kontrol et- analiz et- takip et- önlemler al – hisset- yanında ol – soru sorma…
Akşam oldu, akıllı serseri az önce çok güzel kullandı. Yarın sıralamalar var.
- Etap Sıralama Günü
28.05.2022 Bugün yarış öncesi sıralamalar var ve ekibimiz nihayet tamamlandı. Performans Motors İstanbul’dan İzmir’e gece yarısı geldiler. Ece’nin ayağındaki şişi indirdik, morarma başladı. Ayakkabı giyebiliyor. Gün içinde üç sefer piste çıkacak sporcular ve en iyi turlarını yapmaya çalışıyorlar ve tur derecelerine göre, yarın gerçekleşecek yarışta kalkış yerleri belirleniyor. İlk sıralama turunda çok gaz açmadı, geç fren kullanmadı, tatlı tatlı gitti sanırım ayağına yüklenmek istemediği için. Üçüncü sırayı aldı. Öğleden sonraki tekrar ederken daha iyi bir tur derecesi için iyice yavaşladı, motoruna (öne) doğru bakmaya başladı, herkese yol verdi ve pistten çıktı. Baretta yatak sardı. Yani motor kendini kilitledi. Bu sorun yarıştan önce olabilecek en büyük sorun. Yarışamayacak. İkinci bir motorumuz da yok maalesef. Özetle, sadece yarın değil, sezonun tüm yarışlarında yarışamayacak. Üst üste geliyor geldi mi. Moralimiz çok bozuk. Hep birlikte yemek yedik. Arkadaşları, özellikle Gözde Güney ve Yağmur hep yanımızda. Güney’den az bahsettim ama ona ilerledikçe bol bol değineceğim, özel bir kadın o. Pınarbaşı sanayi mahallesi. Arabaya atlayıp dolandım, yemek alıp döndüm. Yemekten sonra biraz sakinledik. Kimsenin kalmadığı pist, karanlıkta deniz gibi görünüyordu.
Bırakacağım dedi öfkeyle. Duymazlıktan geldim. Her şey ters gidiyor olsa da yarın yeni bir gün. Odağını topladıkça, sakinledi. Sıcak, gürültü, bir dolu karmaşık durum, maddi sebepler başta duygusal stres, başaramama korkusu, düşme korkusu, hedefinden uzaklaşma, inanç ve şans arasındaki gelgitler ile dolu bir gün geçmişti.
Yarın ne olacağını bilmiyoruz. Ama çabamızı biliyoruz. Yarın yarış var.
29.05.2022 Bir dolu çabadan sonra, sekiz tur sürecek bir yarışa girecek. Toplam on beş belki yirmi dakika sürecek. Ayağı sakat, motoru değişti ve hiç antreman yapma fırsatı olmadı yeni motor ile. Botlarını koli bandıyla sarıyoruz, açılıp tehlike yaratmasın diye. Hava gittikçe ısınıyor, kalabalıklaşıyor her dakika pist. Bugün Pazar, yarışları izlemeye gelecek insanlar var. Motor sporlarının, sporcularının kendi inisiyatifleriyle ne çok iş başardıklarını görüyorum. Kimi Pazartesi günü olduğunda bir dükkanda çalışacak, kimi kendi dükkanına dönecek, kimi servis, yedek parça işine başlayacak hafta başında. Çoğu yarışçı, sektörün içindeki mavi yakalı. Azınlık, üniversite eğitimi almış, mesleği olan ve sadece piste çıkıp yarışma heyecanını yaşamak için katılıyor. Aslında doktor ve avukat olan yarışçılar da var. Öğrenci olan yarışçılar var. Daha ziyade kızlar grubunda okuyan çocuklar var. Erkek agresif eğitimsiz çoğunluğun içindeki umut ışığı onlar benim gözümde.
Otuz sene önce kadınlar araba kullanamaz psikolojik baskıyla ürken, cesaret edemeyen analarımız çoğunluktaydı. Sen geç ben süreceğim diyen kocalar, oğullar çoğunluktaydı. Her şey değişebileceği gibi, bu konu da bu süreçte değişmeye başladı kuşkusuz. Bugün kız çocuklar motor kullanmaya heveslendiklerinde yine kolay değil. Önce “yapamazsın” sonra yaptıklarına bu sefer trafikte sıkıştırmalar ve tacizler. Bu sebepten de saçlarını baflarına saklarlar, cinsiyetsiz görünürler. Trafikten piste geçiş yapan kızım için ne ciddi bir engel oldu ne de bir baskı. Aslında motor tutkusu, yarışma hevesi ve bu konuyu ciddiye alması gösterge olmuştur. Hiç kolay değil, hatta bazen imkansızı zorlamak gibi bu sporda , pistte var olmak. Yani her türlü yetenek, yetkinlik, potansiyel, kararlılık, dayanıklılık ve her türlü duruma uyum sağlama kabiliyeti olacak, bir de maddi imkanları iyi olacak. Bugünkü durumda bizim açımızdan da zorlayıcı olan bu.

Düşünceler, çözüm arayışları arka planda devam ederken kızımın yarışı beklediği padoğa doğru gidip sıkı sıkı sarıldım ona ve onu çok sevdiğimi (gurur duyduğumu) söyledim, ipek böceğim başaracağına hiç kuşkum yok, moralin iyi olsun, su gibi ak dedim. Birazdan yarış başlayacak. Geniş açılı görebilmek için kafeteryada izleyip kameraya alacağım. Yamaha Kadınlar Kupası’nın ikinci yılı ve ilk yarışı. İlayda, Güney, Gülşah, Gizem, Sena geçen yıldan tanıdığım arkadaşları ve rakipleri Ece’nin. Bu yıl Blu Cru ile gelen yeni kızlar var. Hepsi çok düzgün kullanıyor motorlarını, prensipleri iyi öğrenmişler. Yamaha Sürüş Akademisi Eğitmeni Metehan Hocanın emeği su götürmez, helal olsun. Yeni tanıdığım kızlar arasında Fatma, Sahra ve ismini unuttuğum kolu sarılı, ince bir kız var. İçlerinde Ece ile pistte kapışacak bir tek Fatma var. Hızlı bir sürüşü var Ece gibi.
Yarışta Ece üçüncü sırada başladı. Fatma iki, İlayda birinci sırada. Güney ve Sahra da kendi motorlarıyla katıldılar. Bir A segmenti ve B Segmenti (BluCru) olarak iki grup var aslında. Blu Cru motorlarıyla yarışan kızlar B segmentinde.
Kalkışta önce önce dördüncülüğe gerileyip tekrar üçüncü sıraya Egem virajında geçerek arayı açmaya başladı Ece. Arkasındaki rakibi düzlüklerde yakalamaya çalışıyor onu ancak açık alan bırakmıyor Ece. Fatma, İlayda’nın arkasından ilerledi. BluCru grubunun motoru ile, Ece’Nin motor durumuna göre daha rahat olduğunu gördüm. Fatma’da pilotluk özelliklerinde en öne çıkan hız. Önündekini takip edip, yaklaşma başarısı oldukça iyi. İlayda hem çok yönlü hem de çok becerikli bir pilot. Rol model oluyor kızlara. Umarım ilerleyen yıllarda eğitmen olarak bu konuda kızlara destek olmaya devam eder.
Yarış heyecanı ile geçen sürede birlikte oturarak yarışı izlediğimiz, “Ece geliyor, Ece çok iyi döndü, Ece ikinci sırada” diyen insanların seslerini ancak her şey bitip videoyu tekrar seyrederken duydum. Sena’nın ailesi, Serdar hep birlikte geçmiş olsun sesleri.A grubunda 1.22’ lik derece ile (geçen yıl 1.18’) ikinci oldu kızım. Çatlak ayağıyla, daha önceden hiç kullanmamış olduğu motorsiklet (Yağmur için ayrıca koca bir paragraf yazmalıyım), tüm moralsizlikler sonrasındaki o on beş dakikada zoru başardı. Şimdi düşünüyorum da ona yepyeni bir motor alacak param olsa, ona destek olabilecek imkanları yaratabilsem, bu kız aslında birinci.
Performans Motors; Serkan ve Orhan bize çok destek oluyorlar. Kaçak’ı (o kendisini biliyor) da sevdim. O matrak hallerinin arkasında derin izler barındırıyor.
Yağmur’u bu son günlerde tanıdım. İzmir’de yaşıyor. Piste geldiğimizden beri hep bizimle birlikte. O da Yamaha R25 kullanıyor. Buluştuğumuz ilk gün işten ayrıldım demişti. Kadın motorcu olarak Getir’de çalışıyormuş uzun süredir. Yorulmuş. Bu da başka bir inanılmaz kız. Kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, güler yüzlü, güzel bir genç.
-Niye bu kadar stres yapıyorlar, çok üzülüyorum kızları böyle stresli gördükçe diyor
-Valla ne yalan söyleyeyim ben de üzülüyorum ama bu kızlar daha başka sana bana göre Yağmur diyorum. Bana yarış desen, birkaç tur atar, sonra pes ederim. Ha, bana basket oyna desen çok sevinirim. Belki sana çocuklara eğitim vereceksin ve bir süre para kazanamayacaksın deseler düşünmeden başlarsın işe. Ama bu kızlar farklı. Bu kızları ayakta tutan tüm fizik, matematik, geometri kanunları ile birlikte yarışma, rekabet tutkuları ve motorlarını çok sevmeleri.

Ece’ye sorduklarına motor benim için “özgürlük” diye yanıtlıyor. Kaldı ki, özgür büyümüş bir kız. Yine de o özgürlük kelimesinin arkasında anlatacağı çok tecrübesi oldu gencecik yaşında. Diğer kızların da vardır, hiç kuşkum yok bundan. Ama özellikle kendi kızımda, cinsiyet eşitsizlikleri, pozitif ayrımcılık gibi toplumsal konuların üzerinde düşünmek olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Özgürlük; Eşitlik ve Denge kavramlarını barındırıyor.
Yarıştan bir gün önce Ece’nin Baretta’sı yatak sardığında son noktaya gelmiştik. Yarışa giremeyecekti. Yani Yağmur olmasaydı. Hiç tereddüt etmeden kendi motorunu Orhan’a teslim etti. Birkaç saat gibi mucizevi bir sürede Ece’nin yarışacağı motor hazırdı (Yağmuretta).
İşte, her engel aşılır, aşılamasa da bir gün aşılır ama akıllarda esas kalan engeli aşarken yanınızda kimin olduğudur. Bir arkadaşın, bir arkadaşa en zor zamanında verdiği destek hayat boyu unutulmaz. Eminim Ece de arkadaşına her zaman destek olacaktır.
Geçen yıl tanıştığım spor eğitmeni olan Gülşah, yarışlar sırasında düşmüş, kolunu kırmıştı. Onun için çok üzülmüştük. Bu yıl onunla tekrar karşılaştığımıza çok sevindim. Tereddütleri vardı, elbette en büyük korkusu düşüp bir yerini tekrar kırmaktı. Mesleği gereği de bedenine iyi bakmak herkesten çok öncelikliydi. İyi de bir pilot, moral gücünü arttırtıkça çok daha iyi olacaktı. Pırıl pırıl gözlerinin, inci gibi dişleriyle harika gülümsemesinin, çalışkan ve azimli, sporcu kişiliğinin etkisinde kaldım. Ona iyi şanslar dilemek yerine, su gibi ak inşallah dedim. İçim temizmiş, Gülşah da, B Segmentinde (BluCru) üçüncülük kupasını kaldırdı.
Sena on yedi yaşında, ders kitaplarıyla gelmişti. Bir gün babası, bir gün annesi, yarış günü de her ikisiyle tanışma imkanım oldu. Sena geçen yıl gözlükleriyle kaskı taktığında eyvah demiştim ya kırılırlarsa. Bu yıl lens kullanmaya başlamış. Yaşından olgun davranışlarıyla da, aile terbiyesiyle de çok beğendiğim bir yarışçı. Bu yıl derece elde edemedi ama eminim gelecek yıllarda istikrarıyla çok güzel yerlere gelecek.
Güney, motor sporları tutkunu. Yarışabilmek için iş yeri olan Acil Servis Ambulans hizmetlerinden izin aldı ve yarışlar sonrasında fazla mesai yaparak hayatları kurtarmaya devam edecek. Altın kalbi, iyi niyetliliği ve arkadaşlığa verdiği önemi her halinden belli olan Güney geçen sene BluCru’da üçüncülük kupası almıştı. Bu sene dereceye giremedi ama bence çok iyi kazanımlar edindi.
Gelecek senelerde daha sık antreman fırsatı bulurlarsa kızlarımız çok daha etkin performans gösterecekler.



30 Mayıs 2022 Yarış sonrası Kupa töreni
Ece, A grubu olan (kendi motorlarıyla katılan) grupta ikinci, genel klasmanda üçüncülük derecesi aldı!
Fatma genel klasmanda ikinci, İlayda birincilik kupası aldı. Herkesin yüzleri gülüyor. Motosiklet Federasyonu, ufak tefek aksaklıklara rağmen son derece dikkatli çalışan bir organizasyon. Sporcularıyla ilgilenen, sorunların çözümünde destek olan yaklaşımları çok güzel. Pistten ayrılırken sevinçliyiz. Ece’nin bu sefer kafasına takılan, geçtiğimiz yıl yaptığı dereceyi yapamamış olmak. Bir hafta içinde bir çok şey yaşadık. Bu tip ortamlarda anne olarak bulunmak zorken, iş programını takip etmem de mümkün değil pek. İstanbul’a dönünce bekleyen işler dışında okul sınavlarına hazırlık, yarış motorunun tamiri, sponsor görüşmeleri var ve elbette Ece’nin soğumadan tekrar antremanlara başlaması gerekiyor. Umarım her şey yolunda gider. Umutla ama daha çok çabalayarak aslında. Bu yoğunluktan çıkınca insan biraz dayak yemiş gibi hissediyor. Neyse ki uzun yol düşünceleri saldığın, dinlendirici bir etki bırakıyor insanda. Zaman zaman susup şanzıman sesi dinlesek de yolun çoğunda şarkı söylüyoruz .

İkinci Etap Başlıyor
18 Haziran 2022
İstanbul’daki günler benim için sakinlik, kendime ve işlerime odaklanmak, annemle ilgilenmek, yürüyüş yapmak, çiçeklerime bakmak, arkadaşlarımla iyi vakit geçirmek demek. Neredeyse üç haftadır bir sonraki yarışının hazırlıkları içinde olan Ece için ise sürekli bir zamanla, imkanlarla mücadele içinde geçiyor. Motoru tamirden çıktı ve Uşak Süper Moto Antreman pistine ulaştı. Bu arada Bitci’nin Ece’ye destek verecek olması da yüzümüzü güldürdü. Şimdi mekanik ve yedek parça desteği sağlayan Performans motor ve Hüner Motor dışında daha büyük bir sponsoru var. Ece’yi motor sporlarında desteklemek istiyorlar. Görüşmelerini tamamladıktan sonra Uşak’a doğru yola çıktık. Gece yolculuğu çok güzeldi. Sabaha karşı Dumlupınar ovasından geçerken kuş bile uçmuyordu. Hayat ve ölüm arasındaki izdüşümleri ile Kurtuluş Savaşının kokusunu duyar gibiydim.
21.06.2022 Uşak
Uşak’a vardığımız zaman yapılacak en önemli iş, iyi beslenmek ve antreman yapmak. Benim aslında bütün bu döngüde pek bir işim yok. Sadece yanında duruyorum. Gözlemlerimi paylaşıyorum. Fazla da kamera çekimi yapmıyorum eskisi gibi çünkü geçen yıla göre o kadar ilerlemiş ki, küçük pistte daha da dikkat çekici.

Bir kaç gün sonra motorunda tek tük yine sıkıntılar başladı. Fark ediyor, önlem alıyor, usta buluyor, çözmeye uğraşıyor. Ben de anlamaya çalışıyorum. Bir gece yarısı saat 3’e kadar tamirat sürdü. Usta, Denizli’den geldi. Ertesi gün tekrar antremana çıktı. Rodaj yapması gerekiyor ancak yarışlara çok az kaldı. Motoru yenilendiği için ilk 500 kilometre sabit bir hızda çalıştırması demek bu. 1.3 kilometrelik pistte bütün gün bile dönse çok zor olacak. Her neyse, ben karışmıyorum fazla ama motor eskisi gibi değil çok açık.

İzmir’e geçiyoruz artık. Motor da yüklenecek, arkamızdan gelecek. Sürekli bir hareket halindeyiz. Bu hareketlilik ile sakinliği yakalamak çok zor. Ara ara kulaklarım tıkanıyor, uzanmak istiyorum. Akşam saatlerinde motorunu kapatıp nakliye aracına bindirdi. Ben de yola çıkmadan önce biraz işlerimle ilgileniyordum. Birilerinin bana seslendiğini duydum. Refleks olarak yerimden fırladım, motor pistte olmadığı halde Ece düştü sandım. Sonra ne göreyim; Ece karting arabasıyla piste çıkmış dolanıyor. Etraftan insanların dikkatini çekmiş, bana sesleniyorlar “Anne çabuk gelin” Bir baktım, motordan inmiş ama başka bir motora binmiş bir çılgın var vızır vızır da hızlı… Karting eğitmeni Yaman ile fotoğraflarını çektim. Keşke çocukken başlatsaymışız! Hoş bu konuya eğilirse de çok yatkın görünüyor.

Akşam güneşi ile İzmir’e doğru yola çıktık. Virajlı yollardan çıkmış ama inmemiştim. İlk defa Uşak-İzmir arasını arabayla yapıyorum. Çok keyifli bir yol. Karanlık olduğunda vardık. İzmir -Ülkü Pist’e yakın, Bornova’da bir otel bulduk. . Güleryüzle karşılamaları, yardımseverlikleri hoşumuza gitti. Hatta, ertesi gün piste giderken onların otel afişlerinden de götürdük.
22.06.2022 İkinci Etap
Sıralamalar öncesi antremanlar başlayacak. Bu iki günde de yarışçılar, kendilerini piste odaklıyorlar, motorlarına bakıyorlar ve yarış havasına giriyorlar. Anne yok benim gibi etrafta dolaşan, babalar var. Arada arkadaşları da yanıma geliyorlar, onlarla sohbet ediyorum. Kiminden bahsetmiştim, bahsedeceğim başka arkadaşları da var. Kardelen, Gülşah, İlayda, Fatma, Güney, Gizem, Sahra, Nilşan gibi, bir de geçtiğimiz yıldan Duru Aybüke var. Duru geçtiğimiz yıl B kategorisinde birincilik kupası almıştı, üstelik 14 yaşındaydı. Bu sene 15 oldu ama maalesef kolunun kırığı henüz iyileşmedi. Sena da geçirdiği soğuk algınlığı ve ateşe rağmen oradaydı. Sena, Duru ve Ece birbirlerinden pek ayrılmadılar. Hep birlikte hareket ediyorlar, ara ara izliyorum, yardımlaşıyorlar. Bir de Aziz, Hüseyin, Ataberk, Ece B. ve diğer arkadaşları, mekanik ekip.



Antremanların ilk günü akşamı Ece’nin motorundan farklı bir ses gelmeye başladı. Bu sefer, orada daha deneyimli olan, yarış mekanikeri Barış baktı. Hocaları da ilgilendi. Bu motorla yarışamayacağını söylediler. Yolda bırakacağını. Biraz da kızdılar, neden bu konuda bakım görmedi diye. Ancak burada kimseyi zan altında bırakmak istemediğimiz için fazla detaya giremeyeceğim. Zor. Bir yarışçının mekanikerinin her zaman yanında olması lazım, her yarıştan önce ve sonra bakım yapılması lazım, motor konusuna ne kadar yabancı olsam da altındaki makine silah gibi bir şey. Silahlardan da anlamam ama…. Neyse, otomotivde düzenli bakım ne demek bilirim. Hem mesleki hem aileden.
Burada özeleştiri de yapmak gerekiyor. Bir konuda sorumluluk almak son derece önemli ancak bu sorumluluğu alırken planlama ve organizasyon, başkalarına delegasyon konuları gündeme gelir. Ece bir mekaniker değil. O bir sporcu, motor yarış pilotu. Mekaniğindeki arızalar artmaya başladıkça Ece’nin odağı mekanik sorunlara kaydı, sürekli motorun teknik durumu ile ilgilenmeye başladı. Morali bozuldu. Yarışa bir gün kala bu sefer pistte düşme korkusu ortaya çıktı. Bu durum daha iyi yönetilebilirdi. Şimdi ikinci yarış öncesinde hesaplanmamış riskler, dengesizlikler ve aşırı stres ile başa çıkılmaya çalışılıyor. Neticede başka bir motor organize etti Ece, sponsorunun desteği ile.
Anne olarak ise, sürekli değişen durumlar ve belirsizlikler karşısında kızımı izliyorum. Orada bulunma sebebim, kızımın yanında olmak. Ama bu konularda önceden bilgim olmadığı için de, ayrıca anne olduğum için de 21 yaşındaki bir genç kadın adına inisiyatif almam söz konusu değil. Bekliyorum. Sakin, beslenmesi düzgün, dinlenmiş olmasına ve onu morallendirmeye çalışıyorum. Sadece bu. Sesler çok yüksek, herkes gergin, insanlar bağırarak konuşuyor, sıcak 40 derecelere ulaştı, toz ve rüzgar birbiriyle dans ediyor. Zaman zaman kulaklarım tıkanıyor zaman zaman gözlerim akıyor ama kendimi kuvvetli tutmaya ve kızıma destek olmaya çalışıyorum.

25.06.2022 Tüm yarışçılar için pistte yarış öncesi konumlarını belirlemek için iki hak veriliyor. Piste çıkıyorlar iki sefer ve her kategori 1000, 600, 300 ve 250’lik motorlar, en hızlı tur derecelerini deniyorlar. Ece bu sefer dördüncü sıradan başlayacak. Bugün aynı zamanda İlayda’nın doğum gününü kutladık. Hepimiz padokta buluştuk ve sürpriz yaptık. Bir anda yüzlerde gülücükler açtı. Her türlü streslerine rağmen aslında bir arada olduğumuzu hatırlattı sanırım. Sonuçta düşünüyorum, söylüyorum da zaman zaman: Bu iş eğlenceli olmalı. Sizler yarışmayı, motoru çok seviyorsunuz. Pistteki yarış da çok heyecanlı, bir dolu emek veriyorsunuz ve size de emek veren insanlar var. Yine de yüzünüz gülmüyor. Hep bir sorun buluyorsunuz ve o sorun çözüldüğünde de rahatlamıyorsunuz, yeni bir sorun çıkıyor ve ta ki kupanızı kaldırana kadar bu devam ediyor.
26.06.2022 Yarış Günü
Moralleri toparlarsak iyi bir sonuç alacağına olan inancımız tam. Gün sıcak, gün nemli ve sabah saatlerinden itibaren seyirciler piste gelmeye başladılar. Sabah erken saatlerden itibaren, sırayla tüm kategoriler kendi zamanlarında piste çıkıyor olacaklar.
Ece’nin de bulunduğu “Yamaha Kadınlar Kupası” yarışı öğleden sonra başlıyordu. Bu sefer yarışı izlemek için start/finish düzlüğüne gittim. Ece’nin kalkış çalışmalarını yakından izlediğim için, iyi bir kalkış yapacağını tahmin ediyorum. Öyle de oldu. Dördüncü sırada başladı, bir çok motor aynı anda dar bir koridordan geçer gibi hızla ilerlerlerken Ece daha önlerde yer aldı ve arayı açmayı başardı. İlayda en önde, Fatma da hemen arkasında bütün bir yarış son derece iyi bir rekabet gösterirlerken, Ece üçüncü olarak onları takip ediyordu. Altı tur böyle devam etti. Açıkçası daha hızlı olmasını bekliyorum, ancak belli ki o korkuyu içinden henüz atamıyor. Altıncı turun sonlarına doğru arkasından gelen Sahra ile rekabetleri artmaya başladı. Bir süre sonra Sahra bir anda onu geçiverdi. Netice, son iki turda durum düzelmedi ve Ece bu sefer kupa alamadı. 1.22 dereceyi korudu. Düşmedi. Açıkçası morali de çok bozulmadı. Belki her şey bittiği için rahatlamıştı.
Kupa törenine katıldı, arkadaşlarıyla vakit geçirdi ve ardından yola çıktık. Üzülmüş de olsa, kendi kendine rekabet etme bilincinde olduğu, “neyi daha farklı yapardın” soruma verdiği cevapta saklıydı. Motoruyla bu kadar uğraşıp zaman kaybetmese, motor üzerindeki çalışmalarına daha rahat konsantre olabilecekti kuşkusuz. Bizim için her zaman şampiyon Ece, başarılarıyla olduğu kadar zor zamanlarında da ailecek yanındayız. Ayrıca bu hikayeden oldukça çok ders çıkardığı için gelecek günlerdeki performansına katkısı olacaktır.
Yarışlardan bir hafta sonra, Yamaha Akademi Direktörü Metehan Yılmaz’ın organizasyonu ile Kenan Sofuoğlu’nun Sakarya/Akyazı’daki pistine davet edildiler. İzmir’den gelen arkadaşlarını evinde ağırladı Ece. Sakarya’ya da birlikte gittiler. Orada diğer yerlerden gelen arkadaşlarıyla buluştular. Hep birlikte, antreman yaptılar, birlikte bir gün geçirdiler. Kenan Sofuoğlu, Toprak Razgatlıoğlu, Deniz Öncü ve Bahattin Sofuoğlu ile tanıştılar, birlikte motor sürdüler. Hızlarını alamayıp, İstanbul’a döndükten sonra da Galata Kulesi gezisi yaptılar, şehirdışından gelen kızlarla. Güzel çocuklar. Şansları hep açık olsun.

Önümüzdeki üçüncü etap yarışlar 6-7 Ağustos 2022’de, Ülkü Pist, İzmir’de gerçekleştirilecek. Hepsine başarılar diliyorum. Ece, aynı şekilde, antreman programı ve düzeniyle çalışmalarına başladı. Ben ise motorcu annesi olarak, bu sefer, yarış önceki sıralama akşamı İzmir’de olacağım.
3.Etaptayız
Ağustos sıcağı ve nem felaket. Hiç böyle bir nem görmemiştik. İncecik kıyafetler giyerken biz, bu durumda tulumların içinde asfalt sıcağında yeni bir yarış etabı başlayacak.
Ece, üçüncü etapta az kalsın yarışmayı bırakıyordu. Söz verip 5 hafta oyalayıp son günde desteği kesen sponsoru Bitci sebebiyle yarışlara devam edemeyecekken, Metehan hocasının “ben bitti demeden bitmez” dediği kızım Ece, Yamaha Blucru takımına geçerek 1 numaralı motosiklet ile yarışacak şimdi. Fakat stresten dolayı yemek yiyememiş, bağışıklığı düşmüş hasta. Ateşi vardı fakat korona değildi.
Sıralama günü sabahı İzmir’deki Ülkü Piste varmıştım. Sabahın erken saatinde tüm yarışçılar ve teknik ekip kahvaltı ediyorlardı. Ece’yi arıyorum. Tanıdığım herkesle selamlaşıyorum, artık herkesi tanıyorum sanırım. Ekibin direktörü Metehan Hoca günün erken vaktinde tüm disipliniyle motorların başında, yarışma heyecanını şimdiden hissediyor. Motorlar ise neredeyse hazır, herkes programlı, dışarıdan gelince hemen uyum sağlamak çabasındayım, hocayla selamlaşıyoruz fakat kızımı göremiyorum. Bu sefer kızım, bayram tatili ile dinlenmesini birleştirip Bodrum’da yaşayan ailemizi ziyarete gitti. Biz de İzmir’de buluşma kararı aldık. Bir süre sonra “annee” beni görmedin ben uzanıyordum diye ulaştı bana, sesi o kadar kısılmış ki tanıyamadım. Oh… meğer Yamaha çadırındaymış. Hemen kucaklaştık. Yanı sıra, diğer yarışçı arkadaşları ile de kucaklaştık. Çay, kahve, ne istersin diye sordu kızım hemen.Gece otobüsle geldim İzmir’e. Yanımda da bebekli bir hanım vardı. Bir saatlik uyku ile idare etmek ve tüm günü oldukça hareketli, gürültülü, kalabalık, tozlu ve bol adrenalin içeren bu mekanda geçirmekte zorlanacağımı biliyorum. Kahvelere, çaylara talimim.
Sıralama turlarında çok keyifli gidince, onuncu (10.) sırada yer aldı kızım. Bazen sadece eğlenmek lazım, “Yaşasın YOLO” (you only live once) ha ha ha ve evet, gerçekten yarışma hırsından koptuğunu düşünmeye başladım. Önemli bir etken, kendi motoru ile yarışmıyor ve hasta. Bir diğer önemli etken, sponsorluk için söz veren, kısmi destekleyen tarafların iki yüzlü yaklaşımı. Tüm odağını yarışmaya, en iyi dereceleri almaya adamış bir genç kızın, cevapsız kalışına karşı tepkisini görmemek mümkün değil açıkçası. Zekasıyla eğlenceye çevirdiğini anlamak da.
Zorlukları eğlenceye çevirmek derken, yıllar öncesine gittim:
2016 yılında Polonya, Varşova’da 8 gün sürecek Avrupa Konferansına gitmiştim. Kızımı henüz 15 yaşındayken ilk defa bu kadar uzun yalnız bırakırken ilk defa da bu kadar uzak mesafeye gidecektim. Benim için işim açısından önemini kızım anlıyordu; Bu toplantının önemli bir kısmında sunumum olacak ve Eğitimci Akreditasyonu alacaktım. İşi düşünmüyordum, nasıl olsa konsantre olurum gibi bir rahatlık vardı. Kızım da ergen tavırlarıyla “ben idare ederim sen işine bak” diyordu. Bizim evde, aramızda yemek sohbetlerinden gelen bir şakalaşma vardır. Ben Falafel, Kızım da Bolonez’dir. Hiç bir nedeni yoktur, sadece en sevdiğimiz yemeklerdir bunlar.
Bugün üzerinden altı yıl geçmiş olsa da hala çok zorlandığımızı hatırladığım ve hayatta ne olursa olsun her şeyden önemli olanın annelik olduğunu bana yeniden hatırlatan, tüm iş çevreme de bunu gösteren bir durumdu. Belki baştan söylemeliydim hani vardır ya çocuklarını bakıcıya küçücük yaştan emanet etmiş anneler, ben onlardan hiç bir zaman olmadım. Çocuğum 4.5 yaşına geldiğinde döndüm tekrar iş hayatıma. Böyle bir süreyi de her zaman hayatımın en büyük kazancı olarak gördüm. Ben Falafel, kızımı kendim büyüttüm. On beş yaşına gelince onun tek başına idare edebileceğini sanarak, en titiz planları, programları yaparak, okul hocalarıyla konuşarak, ailemden destek isteyerek, babasının uzakta da olsa onu takip edeceğinin teyidini alarak, her kontrol noktasını dikkatle hesaplayarak çıktım bu seyahate. Divan’dan her akşam aynı saatte gelen yemek içeriklerinin doyuruculuğunu bile hesapladım. Polonya’dan sık sık arayıp takip etsem de, onu sistemli bir programla İstanbul’da bırakmış olsam da açıkçası hiç bir şey planlandığım gibi olmadı. Onun suskunluğunu, korkularını ve gece uykusuzluklarını anlayınca yakınlarımdan daha çok yardım istedim. Ancak gelen yardım da pek işe yaramadı. “Ne var canım çocuk iyi işte, karnı doyuyor, okuluna gidiyor, bir sıkıntı yok burada…” Benim Bolonez suskunlaştı, sonra da neşesini duyamaz oldum. Karanlıktan korkmaya başladığını, evde tuhaf sesler duyduğunu söylüyor, korkulu rüya görmemek için uyumuyordu. Ertesi gün okula gitmesi için aradığımda uyandıramıyordum. Bu iş seyahati benim için ne kadar önemli olmuş olsa da, gittikçe önemini yitiriyordu. Yedinci gün sabahı kahvaltıda İngiliz bölge müdürüm kızımı sorunca ağlamaya başlamıştım. Ağladığımı memleketteki iş arkadaşlarım görse herkes bir çözüm önerirdi ama o gün Avrupa ekibindeki arkadaşlarımın önerebilecekleri hiçbir çözüm yoktu. Etrafımda arkadaşlarım vardı ve herkes sadece moral vermek istiyordu. Kendimi acındırmaktan endişe ediyordum ama o kadar doğal bir durumdu ki bu. Çevremdekilerin kucaklayışını, sevdiklerimin moralini aldıkça az kaldı deyip duruyordum kendime. Allah başka türlü ayrılık vermesin. İşin biraz moral verici tarafı, haftanın dördüncü günü, Bolonez’i babasının gelip alması oldu. Okula gitmeyecekti, planlanan hiçbir şey gerçekleşmedi. Ve o yıl muvaffak olamadım lisans almakta. Hoş kimse alamamıştı, epey zorlu bir süreçti. İki yıl sonra aldım lisansımı, Belçika’da. Bunlar işti. Bende kalan ise yaşadığımız zorluklar olmuştu. O zorlukları eğlenceli hale getirmek mümkün olamamıştı. Ama öğrendik.
Her ne kadar zor da olsa gerçek sınavların yaşamın içinde olduğunun bilincindeyiz. Ne ben eski Falafel ne de kızım eski Bolonez. Ebeveynin mükemmel olması gerekmiyor. Kendi gibi, olduğu gibi ve içten olması, dürüst olması yeterli aslında ve en önemlisi, çocuğun her ne olursa olsun yanında olunduğunu bilmesi. Hayatta ne planlar yaparsak yapalım hayatın kendi akışı var. Biz de bu akışta birbirini bulmuş iki karakteriz. Bana anne ona çocuk rolü düşmüş. Yaşarken öğreniyoruz, birbirimizin özelliklerini keşfedip en zor zamanlarda işi eğlenceye çevirmeyi biliyoruz. Bilmeliyiz de. En zor zamanlarda hazine çocukluktan bir altın çıkarıp hemen bozdururuz. Mesela “çılgın fotolar” çekeriz çocukluk seyahatlarimizdeki gibi. Yaşama umutla devam edebilmek, birbirimizi güçlendirebilmek yine bizim elimizde.

Bu güne kadarki tüm yarış süreçlerinde de her şey güllük gülistanlık değildi. Üstelik her şeyin bitme noktasına gelip dayandığını düşündüğümüz anlar da birden çoktur. Üçüncü etap yarışlar başladığında kızım tüm zamanlarının en “eğleneceğim” modundaydı. Kazasız belasız geçsin, ne ben ne de bir arkadaşım incinsin, eğlenelim, güzel vakit geçirelim diyordu. Eğlenerek çalışmak gibisi yoktur aslında. Yaptığınız işin zorluğunu çok da dert etmezsiniz, kendinize güveniniz vardır. Yarış öncesi sıralamalarda kızım Ece 10.sıraya yerleşti. Eğlenceli olsun derken, acaba umursamazlaşıyor mu diye düşünmeden edemiyordum. İlk senesinde (2021) İzmir Ülkü Pist dereceleri 1.18, 1.19.4, 1.21.4 olduğunu bilmesem, 6.sırada kalkış yaparken stop etmiş ve yarışı en geriden gelip 6.bitirmiş olmasa, ilk yarış sezonunu Türkiye 3.cüsü olarak bitirmiş olmasa; Yavaş sürecek ve kalkış pozisyonunun dezavantajını kabul edecek diyebilirdim.

3.Etap yarış öyle heyecanlı, öyle maceralı, öyle izlenesi bir yarıştı ki! Kızlarımız inanılmaz hızlandılar. Birbirlerinden kopmadan yarışıyorlar artık. Yarışın başında Fatma’nın düşüşü, ardından İlayda’nın yarış dışı kalışı, Pınar’ın düşüp, Ece’nin ona çarpmadan Egem virajını dönüşü, Kardelen ve Sahra’nın güçlenen performansı ile ön sıralarda kalkış yaptıkları yarışı en önde götürmeleri, Sena’nın gittikçe hızlanması ve keskin sürüşü, Gizem’in kararlı ve kusursuz ilerleyişi, onuncu sıradan başlayıp tek tek sollayarak Ece’nin yarışı dereceyle bitirmesi gözümün önünden gitmiyor.






4.Etap
Yarış süreçleri aslında antreman gibi oluyor. Yarışçıların günlük yaşamlarında antreman yapabilmek için inanılmaz yüksek meblağlarda günlük ücretler ödemeleri gerekiyor. Antreman yapabilmek için uygun pistler olması ve oralarda yaşamaları gerekiyor.
Bizim için Eylül ayı, sonbaharın gelişi ile birlikte evimizde doğum günü heyecanının olduğu, yenilenmelerin başladığı zamandır. Eylül’ün 11’inde gerçekleşecek yarışa bu sefer ben gidemedim. Bir kaç gün öncesinde kızımı İzmir’e uğurladım. Yarışı Speedhive uygulaması ile takip edeceğim ancak eksik olmasın hocası da “içiniz rahat olsun” mesajını verdi. Beşinci etaba katılacağım, son yarışa.
Benim aslında içim rahat, içimi rahatlatan kızımın dikkatli ve odaklı olduğunu, keyif alarak sürdüğünü bilmek. Yanı sıra, orada o kadar çok arkadaşı var ki, ortak noktada buluştuklarında inanılmaz güzel vakit geçiriyorlar. Çok memnunum ki Duru Aybüke’nin kolu iyileşti ve bu yarışa o da katılıyor. Gencecik kızımız henüz 15 yaşında ve öyle başarılı ki.
Bu paragrafta yarış süreci ile ilgili detayları anlatmak isterdim ancak bu konuda kızımdan destek alacağım bir ara da güncellerim yazımı.
İşin özü, bu yarışa giderken kızımın yeni motoruna alışmış olacağını ve birincilik derecesi alacağını hissediyordum. Büyük bir doğum günü hediyesi verdi bana!


Ece ilk birinciliğini bana haber verdiği an nasıl sevinçten uçmuş, ayaklarım nasıl yerden kesilmişse (düşmedi ve iyi bir de hedefine ulaştı), ikinci ve üçüncü olan arkadaşlarını birincilik kürsüsüne davet edişini görmek ve kupaları birlikte aynı anda kaldırmaları da ayaklarımızı yere bastıracak kadar insancıl bir farkındalık anı oldu. İşte bu kızım benim diye haykırdım!
https://www.linkedin.com/feed/update/urn:li:activity:6974851731432062976/
https://www.tmf.org.tr/Haberler/Pist-sampiyonasi-nda-4-Ayak-Tamamlandi/#
5 Etap (15-16 Ekim 2022)
Ülkemizdeki üzüntülü günlerde ailemiz için çok mutlu bir gelişme oldu.
16.10.2022 Yamaha Kadınlar Motosiklet Şampiyonasının son ayağında kızım, Ece Kartaç yeniden birinci oldu.
Teknik ve moral olarak çok zorlu bir sezon geçirdi. Ülkemizdeki imkanlara rağmen zoru seçti, mücadeleyi bir an bile bırakmadı. Bazen ağladık, bazen şarkı söyledik, bazen güldük, bazen bizi anlayan ve destek olan insanlarla inanılmaz işler başardık ve moral bulmak için her türlü yolu denedik.
En iyi zamanları en çetrefil durumlarda gerçekleştirdi. Yeri geldi motoru onu yolda bıraktı, A takımından B takımına, Blucru ‘ya geçti ve yine devam etti. Yamaha Motor Türkiye, Anlas Lastik sponsorluğunda gerçekleşen bu TMF şampiyonasında Blucru takımıyla elde ettiği başarı ile yıldızlığı onandı. (benim gözümde zaten yıldız )
Ülkemizde ilk kadın grubu pist şampiyonasında en iyi dereceleri iki yıl üst üste aldı.
Umuyoruz bu sayede daha çok kadının ilgisini ve dikkatini çeker, onları da bu yolda yürümeleri için cesaretlendirir, örnek oluruz.
#women#turkey#sports#tmf#motorsports#yamaha#anlaslastik#blucru
Gurur duyuyoruz şampiyon Ece Kartaç




Ödül Töreninden..
Sevgiyle,
Ekim 2022…

2023 Yarış Sezonunda tüm yarışçılara ve en çok da kızıma başarılar diliyorum. Tekerlerine taş değmesin!